Biz aşağıda imzası olan kadın ve LGBTİ örgütleri, Eşitlik İzleme Kadın Grubu’nun (EŞİTİZ) 24 Ekim ve 19 Aralık 2015 tarihlerinde, İstanbul’da, düzenlediği iki ayrı toplantıda bir araya gelerek veya süreci takip edip toplantı sonuçlarını aramızda tartışarak, Türkiye’de yaşanan sorunların yasalardan değil, yasaların uygulanmaması ya da cinsiyetçi biçimde uygulanmasından kaynaklandığı saptamasında ve aşağıdaki konularda fikirlerimizi ortaklaştırdık.
İlk olarak “Kadın Cinayetlerinde Cezaların Ağırlaştırılması, Haksız Tahrik ve İyi hal İndirimlerinin Kaldırılması Bizim Ortak Talebimiz mi?” sorusunu tartıştık, şunları belirledik:
· TCK’da “erkekliğime hakaret etti, öldürdüm” indirimi yoktur. Bu ve benzeri tüm haksız tahrik indirimleri, cinsiyetçi “erkeklik” indirimleridir. Aynı şekilde, TCK’da “kravat” indirimi de yoktur. Bu türden “iyi hal” indirimleri de cinsiyetçi “erkeklik” indirimleridir. Ceza indirimlerinin bu cinsiyetçi uygulanışına itiraz ederken; “tüm ceza indirimleri kaldırılsın” demek, o suçu kışkırtan tüm eril yapıyı ve toplumsal mekanizmaları göz ardı ederek, tüm suçları sadece bireye fatura etmek ve o bireyi “sosyal idama” mahkum etmek anlamına gelmektedir.
· Bu nedenle şu anda Türkiye’de acil sorun, yasa maddelerinin değiştirilmesinden çok, kadınlara karşı işlenen şiddet suçlarında Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi) gereklerinin yerine getirilmesidir. Acilen İstanbul Sözleşmesi’nde düzenlendiği üzere “kültür, örf ve adet, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak kabul edilmemesini” sağlamak ve aynı sözleşme gereği, “mağdurun, kültürel, dinî, toplumsal ya da geleneksel olarak kabul gören uygun davranış normlarını ve âdetlerini ihlal ettiği iddiaları”nın gerekçe yapılmasını yasaklamak üzere gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yargıçlara ve savcılara verilecek tek günlük bir eğitimle ve çıkartılacak tek bir içtihadı birleştirme kararı ile bu cinsiyetçi yargı yorumlarına son vermek mümkündür.
· Yaygın medyanın da desteği ile şu anda “Özgecan Aslan Yasası” adı altında yürütülmekte olan “cezalar artırılsın, indirimler kaldırılsın” kampanyası; devletin kadına karşı şiddeti körükleyen politikalarının gözden kaçırılmasına; kamuoyunun dikkati ve baskısını, cezaların yetersizliğine ve yargının verdiği yanlış kararlara odaklamaya çalışmaktadır. Medyanın da desteği ile yürütülen ve temel mesajı sadece "cezalar artsın, indirimler kalksın" olan bu kampanya, sorunu çözmek bir yana daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Çözüm, Özgecan Aslan ve onun gibi katledilen yüzlerce kadının katillerini yaratan ve cezasız bırakan sistemi, bu durumu körükleyen devlet politikalarını ve devletin kadına karşı şiddeti ortadan kaldırma yükümlülüğünü görünmez hale getiren kampanyalar ya da yasalarda yapılacak ufak tefek tadilatlar değil; gerçek bir kadın-erkek eşitliği ve bu eşitliği sağlamak için yaratılacak etkin kurumsal mekanizmalardadır.
İkinci tartışma konumuz, hükümetin “Ceza Muhakemesinde İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” idi. “Kadına Karşı Şiddet Konusunda Arabuluculuk / Uzlaştırma, Basit Yargılama Usulü ve Pazarlık” konusunda, toplantıya katılan tüm kadın platformları, kadın örgütleri ve bağımsız kadınlar olarak aşağıdaki konularda ortaklaştık:
· Bugün Türkiye’de yasal düzeyde en önemli sorun, tecavüz ve cinayete varmayan şiddet suçlarındaki cezaların paraya çevirme ve erteleme gibi nedenlerle; denetimli serbestlik üzerinden çıkartılan gizli aflarla cezasız bırakılmasıdır. Açıktır ki, şiddetle mücadelede asıl etkili olacak yöntem, cinayetlere uzanan şiddet zincirinin ilk halkalarında kadınlar için güçlendirici, erkekler için caydırıcı etkide bir ceza politikasıdır. Siyasi iktidar, bu konuda herhangi bir adım atmayı düşünmediği gibi; tam tersine, kadın ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar da dahil olmak üzere cezası beş yıla kadar olan suçlarda, basit yargılama, pazarlık ve uzlaşma getiren bir yasa hazırlığı içindedir. Oysa ki, İstanbul Sözleşmesi 48/1 maddesinde, psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik, kadına karşı tüm şiddet biçimleriyle ilgili olarak “arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere zorunlu alternatif çatışma çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri” alma görevi yüklemektedir. Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi’nin 56/g hükmü, “mağdur ve failler arasındaki iletişimin mahkemede ve kollukta, mümkün olduğu ölçüde önlenmesini sağlama” gerekliliğini düzenlemekte iken, Hükümet taslağı, mağduru 45 gün sürecek bir pazarlığın içine çekmeye çalışmaktadır. Kadınlarla ilgili davaları “yargıya iş yükü” olarak gören; kadınlara karşı suçları, suç olmaktan çıkarmaya, kadınları saldırganları ile barıştırma/uzlaştırmaya çalışan bu taslak derhal geri çekilmelidir.
Kadına karşı şiddetle mücadele için, öncelikle ve acilen;
Ø Kadın erkek eşitliğinin sağlanması; kalıplaşmış cinsiyet rolleri, örf, adet, din, gelenek, kültür vb. hiçbir mazeret ileri sürülmeksizin kadına karşı şiddetin önlenmesi öncelikli bir devlet politikası olarak ilan edilmeli ve gerekleri yerine getirilmelidir. Bu çerçevede, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin tüm gerekleri ilgili kadın ve LGBTİ örgütleriyle birlikte yaşama geçirilmelidir.
Ø Devlet mekanizmaları ve toplumsal yaşamın her alanında kadınların eşit temsili sağlanmalıdır.
Ø İstanbul Sözleşmesi’nin de devletleri yükümlü tuttuğu üzere, şiddetle mücadele için sığınaklar, kadın danışma merkezleri, cinsel şiddet kriz merkezleri ve alo şiddet hattı ülke çapında ve kadınların ve LGBTİ bireylerin kolaylıkla ulaşabilecekleri yaygın bir ağ olarak devlet kurumları ve yerel yönetimlerin işbirliği içinde olacakları bir şekilde kurulmalıdır.
Ø Derhal, kadın cinayetlerini önleme ve can güvenliği riski bulunan vakaların bizzat takibi görevi bulunan kadın cinayetleri ile ilgili bir birim oluşturulmalıdır. 6284 Sayılı Yasa çalışmaları sırasında, 260’ın üzerinde kadın örgütünün oluşturduğu Şiddete Son Platformu’nun kadın cinayetleri ile ilgili özel bir birim kurulması önerisi iktidar tarafından reddedilmiştir. Aradan geçen süre içinde artmaya devam eden kadın cinayetlerinin, doğrudan doğruya bu konuyla ilgili bir birim kurulmaksızın önlenemeyeceği artık kabul edilmelidir. Aynen Tanık Koruma Kurulu gibi, aynı ve ek yetkiler ve olanaklar ile donatılmış Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet ve Jandarma Genel Müdürlükleri, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları temsilcileri, Adli Tıp temsilcisi ve kadına karşı şiddet alanında çalışan hükümet dışı kadın örgütü temsilcilerinden oluşan bir özel birim kurulmalıdır.
Bizler kadın ve LGBTİ alanında çalışan örgütler olarak, yukarıdaki konularda tartışmış ve anlaşmış bulunuyoruz.
Herhangi bir örgütün, kadın/erkek milletvekili ve diğerlerinin, bu konularda bizler adına konuşmasını kabul etmiyoruz. Ana akım ya da alternatif olma iddiasındaki hiçbir medya mecrasının da kendi sol ya da sağ, ama son tahlilde cinsiyetçi, muhafazakar, ahlakçı, zihinsel kodlarını bize dayatmasını istemiyoruz. Bu dayatmaların bizim sözümüzü boğmasına, kendi gündemlerini dayatmasına izin vermeyeceğiz!
Adana Kadın Da(ya)nışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM) |
Adıyaman Kadın Yaşam Derneği |
Antalya Kadın Danışma Merkezi Ve Dayanışma Derneği |
Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifi |
Bağımsız Kadın Derneği Mersin |
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği |
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) |
Edirne Kadın Merkezi Danışma Derneği |
Ergani Selis Kadın Derneği |
Eşit Yaşam Derneği |
Eşitlik İzleme Kadın Grubu (EŞİTİZ) |
Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu |
EVKAD-Adana |
Femin Art (tüm şubeleri) |
Filmmor Kadın Kooperatifi |
Gökkuşağı Kadın Derneği |
İstanbul LGBTI Dayanışma Derneği |
İzmir Kadın Dayanışma Derneği |
Kadıköy Kent Konseyi Kadın Meclisi |
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) |
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu |
Kadın Çalışmaları Derneği |
Kadın Dayanışma Vakfı |
Kadın Mühendisler Grubu |
Kadın Özgürlük Meclisi (KÖM) |
Kadın Yazarlar Derneği |
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği |
Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) |
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) |
KAOS GL |
Kapadokya Kadın Dayanışma Derneği |
Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği |
Kırmız Biber Derneği |
Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği |
Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği |
Mardin Ortak Kadın İşbirliği Derneği (MOKİD) |
Mersin 7 Renk Derneği |
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı |
Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği |
Muğla Kadın Dayanışma Grubu |
Muş Kadın Çatısı Derneği |
Muş Kadın Derneği |
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği |
Siyah Pembe Üçgen İzmir |
Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD LGBT) |
Şanlıurfa Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği |
Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu |
Türk Kadınlar Birliği (tüm şubeleri) |
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (22 şubesi) |
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu |
Türkiye Yunanistan Kadınları Barış Girişimi (Winpeace) |
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği |
Van Kadın Derneği (VAKAD) |
Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP) |