Eşitlik Mücadelesinde
100. Yıl





Vatan Gazetesi Yazarı Sayın Ruhat MENGİ'den Alıntı


Vatan Gazetesi Yazarı Sayın Ruhat MENGİ'den Alıntı

Gücünün farkına varmak...

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “yeni CHP”sinde “statükonun devamı” denebilecek tek bir konu var.

CHP’de Parti Meclisi seçimi blok listeyle ve Önder Sav’ın gölgesinde yapıldı. Yeni isimler girdi ama PM’nin neredeyse yüzde 60’ının Önder Sav’ın yakın çevresi, kendi istediği isimler olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu’na çok yakın olan ve kesinlikle gireceği düşünülen bazı başarılı milletvekillerinin ise onun etkisiyle alınmadığı görüldü.

Haydi diyelim ki Sav’ın uzun yıllara dayanan “delegeler, il başkanları üzerindeki etkisi”, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve seçilmesi konusunda önemliydi ve buna izin verildi. Ama artık arkasındaki halk desteğinin, kendi gücünün farkında olması ve ağırlığını koyması gereken zaman gelmiştir.

Partisinin MYK üyelerinin seçimi topluma vereceği mesaj açısından da, partinin geleceğinde doğru politikaların doğru şekilde uygulanması açısından da çok önemlidir.

Daha şimdiden “aktör değişse bile senaryo aynı”, “CHP’nin statükocu yapısı değişmez” benzeri anti propagandalar üretilmeye başlanmışken “statükocu eski yapının yöneticilerinden biri”ni yapışık kardeşler gibi devamlı yanı başında tutmak (üstelik liderin kıyafetini bile taklit etmesi şart mı), parti içinde de aynı konumda devam etmesini sağlamak ciddi bir hata olacaktır. Belki de gelecekte “tabloyu onun aleyhine çevirmek için kullanılabilecek” bir hata...

Tahmin edilenden çok daha fazla kişi bu görüşte; Kılıçdaroğlu ne pahasına olursa olsun bu hataya düşmemeli.


KADINLAR İÇİN UMUT!

CHP Parti Meclisi’ne Türkiye’nin en eski sivil toplum kuruluşu olan Türk Kadınlar Birliği’nin deneyimli Başkanı Avukat Sema Kendirci’nin girdiğini duyunca çok mutlu oldum. Bu ülkede kadınların gerçek sorunlarını ve bunların çözümünü en iyi bilen, TCK ve Medenî Kanun’da kadın haklarının kazanılması için mücadele veren akıllı, cesur, çalışkan kadın hukukçulardan biridir Kendirci.

Gelecek seçimde Meclis’e girmesi de yeterli umuttur ama hele de Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan olsa kimbilir neler başarırdı diye düşünmeden edemiyorum. Türkiye’nin, bugün ağıza bile alınmayan kadın sorunlarının çoğuna en kısa sürede çözüm bulacağına hiç şüphe yok. Bileğinin gücüyle, tam anlamıyla hak ederek PM üyesi seçilen Sayın Kendirci’yi bütün içtenliğimle kutluyor, “hayırlı olsun” diyorum.

*****

BURKA’nın karanlığı

Kendi kendime “Artık hiçbir şey seni şaşırtmamalı, şoka uğramamalısın.

Herşey olabilir, herkes değişebilir, en umulmadık çıkışlar görülebilir” diye tekrarlayıp duruyorum ama başaramıyorum.

Türkiye’nin ünlü sosyologlarından (uluslararası çalışmalar yaptığı için görüşleri, sözleri daha da önemli) Prof. Dr. Nilüfer Göle’nin “Burka’nın karanlığını, mahremiyetini seviyorum” sözlerini gazetede görmenin bende şok etkisi yaptığını saklamayacağım. (Belki de amaç bu zaten... Kim “en aykırı” olacak, kim en çok şaşırtacak meselesi.)

Evet, elbette demokrasilerde her görüşe saygılı olmak gerekir ama Suudi Arabistan’ın, İran’ın çarşafını da aşıp Afganistan’ın “kadının yüzünü de kafesle kapatan” burkasını
övmeye mi geldi sıra?

“Ilımlı İslam” diye diye Türkiye’yi “dinin siyasallaşmasının sonucu olan din diktatörlüklerinin” yoluna sokma plânları yapanlar varken, ülkede rejim endişeleri varken dünyadaki en radikal örneğe mi geldi?..

Burkanın bir “özel yaşam gizliliği, mahremiyeti” değil tam aksine “kadının tüm insan haklarını elinden alan”, “erkeğin kölesi” yapan rejimin simgesi olduğunu bir sosyolog, hele de adı Nilüfer Göle ise bilmez mi? Çok şaşırtıcı doğrusu, ne yalan söyleyeyim.

Şimdi; Taliban Afganistan’ında burka ile birlikte kadınlara hangi acımasız yasakların dayatıldığını da anlatmasını bekliyoruz Sayın Göle’den!

Örneğin; kadınların erkek doktora gitmesinin yasak olması, kadınların çalışması da yasak olduğundan kadın doktor bulunamaması, böylece hastalanan kadınların tedavisiz kalarak ölmesi gibi... Müzik dinlemenin, resim asmanın, sokağa yalnız çıkmanın ağır cezaya tâbi yasaklar olması gibi... Bu işler sadece çarşafta, burkada kalmıyor malûm, kadınlar üzerinden yürütülen köktendincilik bir kez başladı mı sonu yok...

Eminim Prof. Göle bizden daha çok şey biliyordur, “burkanın karanlığı”na olan takdir duyguları yanında bu “karanlıklar”ı da anlatması toplumu aydınlatma açısından iyi olur. Sabırsızlıkla bekliyorum.