Adalete erişim hakkı olmazsa kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının korunması mümkün değildir!
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününün 1999 yılının 25 Kasım’ında ilan edilmesinden bugüne kadar geçen 24 yılda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddet dünyada ve ülkemizde hala en temel insan hakları sorunlarından birisi olarak devam etmektedir. Bu durumda adalete erişim hakkı, insan haklarının korunmasında olmazsa olmaz koşuldur.
Sosyal bir hukuk devletinde varsa adalete erişimin önündeki tüm engeller ve kısıtlamalar kaldırmalıdır. Zira adalete erişimin önündeki ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal engeller erkeklere oranla kadınları ve kız çocuklarını çok daha fazla etkilemektedir.
Adaletsizliğin 300 hali!
Türk Kadınlar Birliği olarak, kadınların ve kız çocuklarının adalete erişimlerinin önündeki, özellikle yargısal mekanizmaların kendi içerisinde bulunan engel ve kısıtlamaların ortaya çıkarılmasına katkı sunmak amacıyla “Kadınlar ve Kız Çocuklarının Adalet Erişimi” Projemizi 2022 ve 2023 yılı arasında yürüttük.
Projemiz kapsamında incelediğimiz 300 adet dava dosyasının sonucunda, kadınların ve kız çocuklarının yargısal mekanizmalar nezdinde adalete erişiminin önündeki engel ve kısıtlamaların en görünür olanlarını tespit ettik.
Bunların da başlıca ve öncelikle; hakkaniyete uygun dinlenilmeme, gereken özenin gösterilmemesi, adli pasiflik, gerekli mekanizmaların olmaması ya da yeterli olmaması, hakim ve savcılar dahil yargıda görev yapan kamu görevlilerinin ayrımcı ve ön yargılı tutumları ve şiddete maruz kalanların yargı süreçlerinde çeşitli yollarla tekrar mağdur edilmeleri olduklarını gördük.
Boşanmakta ve/veya ayrılmakta olan kadınların yaşamları ve özgürlükleri tehlike altında!
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ayrımcılığın temel nedeni olmaya devam ediyor. Kadınlara şiddet uygulayan erkekler kadınların en yakınındaki kişiler olup, halen ev içi şiddet en yaygın uygulanan şiddettir. Erkekler, evliliğin ya da birlikteliğin ilk gününden itibaren kadınlara yönelik en ağır biçimleri dahil her türlü şiddeti uygulamakta ancak kadınlar bu şiddet ortamından uzaklaşmak için ayrılmak ve/veya boşanmak istediklerinde yaşamlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Yani boşanmakta ve/veya ayrılmakta olan kadınların yaşamları ve özgürlükleri daima tehlike altındadır.
Boşanma davası açan ve içlerinde eğitimli ve geliri olanlar dahil pek çok kadının, ya karşı tarafın baskı ve zorlaması ile anlaşma protokollerini imzalayarak haklarından vazgeçtikleri ya da açtıkları davalarından feragat ederek şiddet ortamına geri döndükleri görülmüştür. Şikayet eden veya açılan ceza davalarına katılan kadınlar yargılama esnasında sanık erkeklerin baskı ve zorlaması ile şikayetlerinden vazgeçmektedirler.
Kadına yönelik şiddet, yargısal makamlar tarafından kadınların kendisi şikayetçi olmadığı sürece kendiliğinden (resen) soruşturulmuyor. Boşanma, velayet, nafaka vb. hukuk yargılamaları davalarındaki şiddet iddiaları kamu davasını açmayı gerektiren ağır nitelikte suçlar bile olsa ilgili mahkemelerce gerekli makamlara ihbar veya suç duyurusu yapılmıyor.
Öte yandan, yargılamalar içinde kamu görevlileri hakkında ihmal veya kasıt iddiaları da incelenmeyip mahkemeler tarafından suç duyurusu yapılmıyor.
Ayrıca şiddet ve ayrımcılık iddiaları içeren tüm dosyalarda mağdur kadınların avukatı bulunmuyor ve profesyonel bir hukuki destek alamıyorlar.
Şiddet ve ayrımcılık iddiaları içeren dosyalarda taraflara sulh/arabuluculuk/uzlaştırma önerilerek kadınların davalarından veya şikayetlerinden vazgeçmelerine sebep olunmakta!
Öyle ki zorunlu uzlaştırma kapsamında uzlaştırmacılar şiddete maruz bırakılan kadınları izinsiz bir şekilde görüntülü dahi arayarak ikincil mağduriyetlerine yol açmaktadırlar.
Yargılama yapılan dosyalarda toplumsal cinsiyet kalıp yargıları hakimler tarafından da kullanılıyor ve kadınlar aleyhine kusur belirlenmesi ya da sanık erkeklere verilen cezalardan iyi hal ve haksız tahrik gibi takdiri indirimler yapılmasına gerekçe olarak gösteriliyor.
Şiddet ve ayrımcılık iddiası içeren yargılamalarda ilgili tüm deliller toplanmıyor ve bu iddialara tanıklık edecek tüm tanıklar dinlenmiyor ve bu delillerin kadın-erkek eşitliği gözetilerek değerlendirilmesine ve kararlarda yer verilmesine ilişkin ciddi sorunlar bulunmaktadır.
6284 sayılı Yasa kapsamında somut olaya ve ihtiyaca uygun yeterli sürede tedbir kararları verilmiyor ve verilen tedbir kararlarının uygulanmasında ciddi sorunlar yaşanıyor.
Kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının korunması için adalete erişimlerinin önündeki tüm engel ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır!
Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık iddiası barındıran tüm yargılamalarda, gereken özen gösterilerek değerlendirilip dava konusuna göre uygun yaptırımlar ve cezalar belirlenmelidir.
Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık iddialarının, hukuk yargılamalarında da hakimler tarafından titizlikle incelenmesi ve suç içeren iddialar için mahkemelerin resen ihbar görevini yerine getirmeleri sağlanmalıdır.
Şiddet ve ayrımcılık iddiaları içeren gerek hukuk gerekse ceza yargılamaları dosyalarının tamamında tüm mağdur kadınlara zorunlu avukat ataması yapılması sağlanmalıdır.
Şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan mağdurlara sosyal, psikolojik ve hukuki destek veren kadın örgütlerinin müdahillik taleplerinin mahkemelerce kabul edilmesi sağlanmalıdır.
Şiddet ve ayrımcılık iddiaları içeren gerek hukuk yargılamaları gerekse ceza yargılamaları dosyalarında taraflara sulh/arabuluculuk/uzlaştırma önerilmesi kesinlikle yasaklanmalı ve engellenmelidir.
Çoğu kez başkaca bir tanığı ve/veya delili olmayan cinsel istismar olaylarına dair kadınların, çocukların ve uzmanların beyanları yargılamalarda dikkate alınmalıdır.
Mülteci ve yabancı taraflı dosyalarda standartlara uygun bir şekilde uzman kişiler tarafından yargılamanın her aşamasında tercümanlık hizmetinin verilmesi sağlanmalıdır.
Mahkemelerin kararlarını ve gerekçelerini uluslararası ve ulusal standartlara uygun bir şekilde açıklamaları ve yazmaları sağlanmalıdır.
Yargıda görev yapan ve hizmet sunan, hakimler, savcılar, adliye personelleri ile avukatlara ve baroların personellerine de CEDAW Sözleşmesi ve AİHM kararları bağlamında toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılık konulu düzenli seminerler ve meslek içi eğitimler verilmelidir.
Kadınlar ve kız çocukları için gecikmeksizin adalete erişim!
Av.Sema Kendirci Uğurman
Genel Başkan