Cumhuriyet ile yaşıt, ilk ve tek kadın örgütü Türk Kadınlar Birliği (TKB) eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin 100. yaşına Ata’nın huzurunda girdi. Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Av. Sema Kendirci Uğurman, “100. yılımızı kutlarken diyoruz ki bu yalnızca Türk Kadınlar Birliği mensuplarının değil nüfusun diğer yarısının tarihidir. Bu, Cumhuriyet kurulduğundan beri kadınların verdiği mücadelenin örgütlü gücüdür, bütün kadınların tarihidir” dedi.
Cumhuriyet ile yaşıt, ilk ve tek kadın örgütü Türk Kadınlar Birliği (TKB) eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin 100. yaşına Ata’nın huzurunda girdi.
Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Av. Sema Kendirci Uğurman, TKB yönetim kurulu ve Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen TKB üyelerinin de bulunduğu heyet, Aslanlı Yol'dan yürüyerek Atatürk'ün mozolesine geldi.
Uğurman’ın mozoleye çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçen Uğurman, Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı. Uğurman, deftere şunları kaydetti: “Ülkemizin dört bir yanından gelen üyelerimizle 100. yılımızda huzurunuzdayız. Cumhuriyet ile yaşıt Türk Kadınlar Birliği kurulduğu günden bu yana büyüyen ve tüm ülkeye yayılan gücüyle daima eşitlik ve özgürlük mücadelesinin öncüsü ve önderi oldu. Bugün, Cumhuriyet’in ilke ve devrimleri ışığında birlikte inşa ettiğimiz aydınlık Türkiye’nin geleceğini yıkmak için yapılan girişimleri görüyor ve yapanları biliyoruz. Ancak yine biliyoruz ki önümüzdeki yüzyıllarda da Cumhuriyet’i, laikliği hukuk devletini biz koruyacak ve biz savunacağız. Saygı, minnet ve şükranlarımızla”
Türk Kadınlar Birliği’nin Türkiye’nin ilk ve tek kadın örgütü olup ondan bir siyasi parti kuruluşundan sonra dernekleştiğini anlatan Başkan Uğurman, ondan önce Kadınlar Halk Fıkrası’nın siyasi hakların elde edilmesi için parti olarak örgütlendiklerini dile getirerek, “Kurucularımızdan birisi olan Şükûfe Nihal Başar’ın adını taşıyan okulu da ziyaret edecek ve oraya yaptırdığımız anasınıfları, yemekhaneler ve drama salonlarının da açılışlarını yapacağız. Bütün bir yıl boyunca biz ve şubelerimiz çeşitli il ve ilçelerde etkinliklerimizi devam ettireceğiz. Çünkü diyoruz ki bu yalnızca Türk Kadınlar Birliği mensuplarının değil nüfusun diğer yarısının tarihidir. Bu, Cumhuriyet kurulduğundan beri kadınların verdiği mücadelenin örgütlü gücüdür, bütün kadınların tarihidir. Başka ülkelere dahi örnek olacak bir örgütlülük örneği olabildik. Ne mutlu bize ki bunu temsil ediyoruz. Bununla çok övünüyoruz ve gururluyuz” diye konuştu.
Uğurman, dünden bugüne kadının temsilini geçtiğimiz yerel seçimler doğrultusunda değerlendirerek şunları söyledi; “Yerel seçimlere dair özellikle kadın muhtarların artışına yönelik haberler çıkıyor. Ancak bizim için yeterli değil. Çok daha ötede sayılara çoktan ulaşmış olmamız lazımdı. TKB olarak tarihimize baktığımızda dediğimiz gibi siyasi hakların elde edilmesi için kurulmuş bir siyasi parti vardı; sonra dernekleşti. Amaç değişti mi değişmedi. Şimdi siyasi hakların elde edilmesiyle eşit temsil ve katılım için kurulmuş bir örgütün 100. yılını konuşurken bugün artış gösterdiği söylenen sonuçların bile son derece düşük, zayıf ve yetersiz olduğunun bilincine varmamız gerekmekte. Sonraki adım ise siyasi partilerin kararlı tutumlarını görmemiz gerekecek. Partiler, kadının siyasete katılımı hususunda bu kadarla yetinip övünmemeliler. Biz yetinmeyecek ve çok daha fazlasını isteyeceğiz. Türk Kadınlar Birliği yıllar yılı eşitlik diyor, kadınlardan nüfusun diğer yarısı diye konuşuyorsak o zaman paylaşımın da, eşit temsilin de eşit katılımın da kısaca hayatın her alanında elliye elli olması gerekiyor ve bundan asla taviz vermeyeceğiz. İktidar olsun, muhalefet olsun parti fark etmeksizin bu amacımıza ulaşıncaya kadar bundan vazgeçmeyeceğiz. 100 yıl sonra dahi mücadeleye devam demek üzücü ancak biz yılmayanlardanız.”
Son on yıldır siyasi iktidarların iş birliklerine kapılarını kapattıklarını belirten Uğurman, sivil toplum örgütlerinin dışlandığı bir ortam oluştuğunu ifade ederek Türk Kadınlar Birliği’nin yerel yönetimlerden beklentilerine dair şunları söyledi, “Biz merkezi yönetimlere ulaşamayabiliriz ancak yerel yönetimler sivil toplum kuruluşlarıyla, bilhassa kadın sivil toplum örgütleriyle iş birliğini güçlendirir, geliştirir ve çoğaltırsa bu hem kendi başarılarıdır hem de yerel yönetim-kadın iş birliğinin örneklerini tüm dünyaya gösterebilirler. Örneğin İstanbul Sözleşmesi elimizden alındı ama biz kadın örgüt ve kuruluşları olarak diyoruz ki onların bu yaptıklarının bizim için bir karşılığı yok. Yerel seçimler eğer isterlerse sivil toplum birlikleriyle iş birliği içerisinde İstanbul Sözleşmesi’nin bütün hükümlerini hayata geçirebilirler. Yarın itibarıyla seçilmiş tüm yerel yönetimlerin kapısına gidecek ve taleplerimizi söyleyeceğiz. Bütün iş birliklerine açığız. Biz iş birliğine bunca hazırken yerel yönetimlerin de kapılarının bize açık olmasını isteriz. Yerel yönetimlerin yapabilecekleri çok şey var. Küçük bir örnek vermek gerekirse; Belediyeler Yasası 2006 yılında çıktı. Nüfusu 50 binin üzerinde olan bütün belediyelere kadın sığınma evi açma mecburiyeti getirildi. Birkaç yıl sonra sayıyı yükselttiler ve bu mecburiyeti nüfusu 100 bin üzerinde olan yönetimlere getirdiler. Fakat kadın sığınma merkezlerinin sayısı ortada. Türk Kadınlar Birliği olarak yerel yönetimlerin kapısına gidip hani sığınma evleriniz diyeceğiz. Kadına şiddetten koruyacağız diye büyük laflar ediliyor ancak göstergelerini göremiyoruz. Üstelik yasa mecbur kıldığı halde. Hukukçu olarak söylüyorum, yasa açmakla mecbur kılıyor. Birinci işimiz hazır, yerel yönetimler her şeyden önce yasanın emrettiğini yapmalı. Yapılmış olabilseydi bugün daha farklı şeyler konuşabiliyor olacaktık.”
Program, Anıtkabir ziyareti sonrasında Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde tarihçi ve yazar Sinan Meydan’ın panel ve imza töreniyle devam etti.