Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman; birliğin tüm kadınları kucakladığını, herkesin eşit olduğunu, bir ve birlik olduğunu, bu yapılanmanın hiyerarşik olmadığını, çalışmalarının gücünün de buradan geldiğini dile getirdi.
TÜRK Kadınlar Birliği, Milli Mücadele döneminden itibaren askeri, diplomatik, siyasi ve toplumsal alanların pek çoğunda aktif rol oynayan Türk kadının henüz Medeni Kanun dahi ortada yokken siyasal görünürlük kazanmak için harekete geçmesinin sonucunda kurulmuştur. Kadınlar Halk Fırkası henüz kadınların seçme ve seçilme hakkı elde edilmeden önce önerildiği için kabul edilememiş olsa da bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından desteklenerek cemiyet olarak toplumsal hayatta varlık kazanmasının önü açılmıştır.
Türk Kadınlar Birliği, daha ilk kurulduğu yıllarda dünya kadınlarının bir araya geldiği ve 1935 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen organizasyonla Türk kadınlarının siyasal bir parti olmasalar dahi ne kadar güçlü olduklarını göstermiştir. Bu organizasyon, Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesinde gerçekleşmiş, burada ağırlanan kadınlar Atatürk’ten ve Türk Kadınlar Birliğinden övgüyle bahsetmiştir. Dünya kadınları,
Türk kadınının güçlü duruşundan ilham alarak kendi ülkelerinde seçme ve seçilme hakkı dâhil olmak üzere pek çok konuda mücadelelerini güçlendirmiştir. “Bu, geçmişi inkâr etmek değil” Türk Kadınlar Birliğinin bugünkü genel başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman, Cumhuriyet öncesi dönemde de Türk kadınının güçlü olduğundan bahsederek geçmişi inkâr etmeden ve geçmişten güç alarak çalışmalarına devam ettiklerini söyleyerek “Kadında zaten böyle bir eşitlik ve özgürlük fikri hep var. Yani dikkat ederseniz Osmanlı döneminde de bunların hepsi tartışılıyor fakat bu örgütün meselesi, bu düzensiz kuvveti örgütlü bir güç hâline getirmek. Çünkü parti kuruyorlar. Böyle bir şey hiçbir dünya ülkesinde düşlenemeyen bir şey. Biz Cumhuriyet dönemi ile birlikte diye konuşuyoruz ama bu geçmişi inkâr etmek değil, tam tersi, geçmişin birikiminin örgütlü mücadeleye dönüşmesi çok önemli.
Siyasi parti kurmaya kalkmak akıllara durgunluk veriyor, o dönem için hayal edilemeyecek bir şey. Erkekler bile hayal edemedi. Kadınlar Halk Fırkası CHP’den çok öncedir. Bunu şunun için söylüyorum, ben hep hayatım boyunca sendikalarda da çok çalıştım, burada da çok çalıştım ve gördüğüm şey şu; başarı, örgütlü mücadeleden geçiyor. Kadın için bu çok daha önemli. Neden çok daha önemli? Çünkü kadın örgütlenmediği sürece ezilmesi daha da kolay, çünkü erkek egemen yapı zaten erkeğe hizmet ediyor. Ama bizde böyle bir şans yok, dolayısıyla başarı, örgütlülükten geçiyor. Hiçbir zaman “benim adım senin adın, öteki örgüt beriki örgüt” demeyeceksiniz, birlikte olacaksınız. Örgütlenmek tam anlamıyla budur.
Türk Kadınlar Birliği, bunu başarıyor” dedi. Türk Kadınlar Birliği-Medeni Kanun tasarısı Türk Kadınlar Birliği’nin Medeni Kanun çalışmalarındaki etkisini aktaran Sema Kendirci Uğurman, “Medeni Kanun çalışılıyor, Türk Kadınlar Birliği hukuk komisyonu kuruyor. Tasarı hazırlayarak meclise gidip ilgili kişinin masasına bırakıyorlar. O zamanın adalet bakanıyla görüşüyorlar, ‘Biz bunları istiyoruz, bunları da bu tasarıya alın’ diyorlar. Bir kısmı kabul ediliyor. O tarihlerde zaten o kapıyı çalmak, bakanın önüne gidip tasarı sunmak çok önemli işler. Biz ne zaman başardık? Yıl 2002… Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Anayasa çalışmalarında aynı yöntemi uyguladık. Tasarı hazırladık, bakanların kapısını çaldık, ‘Biz bunların yasalara girmesini istiyoruz’ dedik. Aynı yöntemle mücadele ettik.
Tarihi unutmamak gerekiyor. Çünkü bunun çok iyi örnekleri var. Niye kullanmayalım, niye ortaya çıkarmayalım” şeklinde konuştu. “Neyle övüneceğiz? İşte bununla” Kadınların bir araya gelmesi gerektiğini vurgulayan Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman, “Onun için örgütlü mücadele daima özellikle kadınların bir arada başarmaya azmettiği noktada gerçekten yan yana durabilmesi demektir. Egemenliğin ne demek olduğunu kadınlar çok bilmiyor. Çünkü egemenlik hep başkalarında oldu. Ancak örgütlü mücadele ile birlikte egemenliği yakalayabileceğiz zaten. Bireysel çıkışlar, küçük küçük örgütler, dernekler değil mesele. Büyük, güçlü, gösterişli -bu sözcükleri bilerek kullanıyorum- örgütlenme. Dünya Kadınlar Birliği, Türkiye’de 1935 yılında Türk Kadınlar Birliğinin ev sahipliğinde toplanıyor. 40 ülke ve 500 delege geliyor. Her delege, ülkesine döndüğünde Türk Kadınlar Birliğinin başarısını anlatıyor. Tabii ki Atatürk’ü de anlatıyor. Kadınların örgütlenmesinden bahsediyor. Neyle övüneceğiz? İşte bununla” diyerek Türk Kadınlar Birliğinin geçmişte yaptığı çalışmaların örnek niteliğinde olduğunu aktardı. “Hiyerarşi yok” Birliğin tüm kadınları kucakladığını, herkesin eşit olduğunu, bir ve birlik olduğunu, bu yapılanmanın hiyerarşik olmadığını ve çalışmalarının gücünün de buradan geldiğini dile getiren Sema Kendirci Uğurman, “Bizim birliğimizde eğitimli kadın-eğitimsiz kadın gibi bir ayrım asla yoktur. Özellikle Anadolu’da aslında biraz da iç içedirler. Mesela bizim profilimizde emekli öğretmen çoktur. Çünkü çalışırken daha zor ama emeklilikten sonra geldiklerinde bu profil, o Anadolu’daki öğretmenliğinin getirdiği sıcaklıkla okuyanı okumayanı, okuma yazma bileni bilmeyeni çok daha kolay kucaklıyor. Şu anda projeler yapan bir sürü elit örgüt var; yardım ve destek örgütleri, farkındalık, bilinçlendirme örgütleri vesaire. Bizde böyle sözcükler asla kullanılmaz. Çünkü herkes aynıdır. Mesela hiçbir zaman benim avukat olduğum hatırlanmaz. Herhangi bir birlik üyemiz gelir ve bana sarılır. Ortaokul mezunu, lise mezunu hiç fark etmez, karşımdaki bilir ki ben aynı sıcaklıkta onun yanında dururum. Dolayısıyla bunların kırıldığı tek örgüt kesinlikle bizimki. Çünkü Anadolu’da çok yaygınız. Ankara, İstanbul ve İzmir’i boş ver. Anadolu’daki o yan yana durabilme mesajlarının verilmesinde emekli öğretmen profili çok belirleyici. Hiyerarşi mi diyelim onun adına? Hiç de sevmem o sözcüğü, sevmem ama bizde çok azdır.
Özetle, yatay bir yapılanmadan bahsediyorum. Ben mecburen başkan oluyorum. Neden? Çünkü birinin temsil etmesi gerekiyor. Bilirler ki kendileri ile eşit konumdayım. Aramızdaki tek fark, unvanımın başkan olmasıdır. Tavır ve davranışlarda asla bir değişiklik söz konusu olamaz. Toplantılarda arkadaşlarıma hep söylerim, ‘Temsiliyet için birimizi seçeceksiniz. Ayşe’yi seçmiştiniz, vazgeçtiniz beni seçtiniz. Benim sürem bitecek, bilmem kimi seçeceksiniz.’ Onun için en az hiyerarşiye sahip yapı bizimkidir. Çünkü projecilik dolayısıyla da ben çok dikkatliyim. Anadolu’ya yaygınlaşmadığı sürece büyük şehirlerde dikkatli oluruz. Önemli olan, projenin Anadolu’ya gidilebilecek çapta olmasıdır. Önemli olan, aşağıdan yukarıya doğru bir hareket sağlayabilmektir. Projeleri de o şekilde yapıyoruz” ifadelerini kullanarak sözlerine son verdi